Test Site


TÜM DERSLER

İLETİŞİM

İnsan, jest ve mimikleri kullanan gelişmiş refleks ve içgüdülerinin yanısıra dilide içine alan çok karmaşık öğrenilmiş davranışlarla iletişim yapan yegane varlıktır. Davranışlar doğuştan gelen gelip geçici ve öğrenilmiş olarak üçe ayrılır. Öğrenilmiş davranışlar bireylerin toplum içinde doğduktan sonra iç ve dış çevrelerinden gelen uyarıcılarla iletişimini etkileşim sonucu edindikleri nisbeten kalıcı davranışlardır. Bunlar ikiye ayrılır:

a) Toplumca arzu edilen davranışlar, b) Toplumca arzu edilmeyen davranışlar.

Toplumca arzu edilen davranışlarda da uyum gösterme isteği söz konusudur.

İnsan etkileşim dinamiğini açıklamada beş temel varsayım öne sürülmektedir:

1) İletişim kuramamak imkansızdır. Hiçbir şey yapmamak dahi anlamlı bir mesaj oluşturur ve iletişime girer.

2) İletişimin içerik ve ilişki düzeyleri vardır. İlişki düzeyi içerik düzeyine anlam verir. Kişi öğretmeninden kalem isterken farklı, arkadaşından isterken farklı cümleler kuracaktır. İkisinde de anlam içerik aynıdır.

3) Mesaj alışverişindeki dizinsel yapı anlamı oluşturur. Kurulan cümlede yükleme en yakın kelime vurgulanmak isteniyor demektir.

4) Mesajlar sözlü ve sözsüz olarak iki tiptir. İçerik iletişiminde sözlü mesajlar ilişkiyle ilgili tutum ve tercihlerde anlatımda ise sözsüz mesajlar etkili olurlar. Mantıksal mesajlar sözlü, duygusal mesajlar sözsüz olurlar.

5) İletişimi kuran kişiler eşit veya eşit olmayan ilişki içindedir.
İLETİŞİM TÜRLERİ VE ÇATIŞMALAR

1) Kişi içi iletişim ve çatışma: Bir insanın düşünmesini, duygulanmasını, kişisel ihtiyaçlarının farkına varmasını içgözlem yapmasını, rüya görerek kendi içinden mesaj almasını ya da kendine sorular sorarak bunlara cevaplar üretmesini bir iç iletişim olarak görebiliriz. İki insan arasında gerçekleşen iletişim benzeri tek bir insan içinde de gerçekleşebilir. Mesaj üretmekle yorumlamak kişi içi iletişimdir. Kişi içi çatışmalarda iki grupta toplanabilir:

Bilinç dışında baskıda tutulan çatışmalar ve bilişsel çatışmalar.

2) Kişiler arası iletişim. Mesaj gönderenin başka, gönderilenin başka insanlardan oluştuğu iletişimdir. Mekan ve zaman birliği olmalıdır.

Kişiler arası iletişim sözlü ve sözsüz olarak ikiye ayrılır. Sözlü iletişim dil ve dilötesi şeklinde olur. Sözsüz iletişim yüz ve beden bedensel temas, mekan kullanımı şeklinde olur.

3) Örgüt içi iletişim ve çatışma: Örgüt içinde görev alan kişilerin önceden tanımlanmış bir takım rollere girerek hiyerarşik bir düzen içinde bu rollerinin gereğini yerine getirerek, iletişimde bulunmaları örgüt içi iletişime girer. Örgüt içi çatışmalar ise genelde rol çatışmaları ve alt üst ilişkilerinden doğar. Kendi yönetiminde olmayan bir personel ya da birimi bir yönetici kendi hizmetinde esas sorumludan gereken izni almadan kullanması ilgili kişiyi hiçe saymak ya sa o kişiyi tanımamaktır. Böyle bir durumda yapılan işler ve birbirine karışmakta ve esas yapılması gereken iş aksamaktadır. Aynı zamanda fikri alınmayan yönetici bir çatışma yaşamaktadır. Ve bu çatışmayı farklı şekillerde dışada yansıta bilmektedir.

4) Kitle iletişimi ve çatışma: Bir takım bilgilerin sembollerin, bir takım hedefler tarafından üretilmesi geniş insan topluluklarına iletilmesi ve bu insanlar tarafından yorumlanması sürecine kitle iletişimi denir. Kaynak ve hedef arasındaki kanallara ise kitle iletişim araçları denir.

İletişim çatışmalarını farklı bir açıdan ise söyle açıklamaktayız:

1) Aktif çatışma. Burada düşünülen şu olmaktadır. “Kötü adam ne söylerse kötütür.” Karşı karşıya gelinen kişilerin birbirilerinden hoşlanmamaları, birbirilerine kızmaları durumunda aktif çatışma ortaya çıkar.

2) Pasif çatışma: Küsler diyaloğu olarakta anılır. Burada insanlar herhangi bir sebebten ötürü örneğin, çekindikleri için veya kötü oldukları için ilişki kurmaktan çekinirler. Yani birlikte yaşayan insanların birbirleriyle iletişim kurmamaları bir tür çatışmadır.

3) Varoluş çatışması: Ben sandımki! Bir insan karşısındakinin sözlerini yanlış anlarsa ya da onun sözleriyle ilgisi olmayan bir mesaj verirse bu duruma varoluş çatışması adı verilir.

4) Tümden redetme: Eğer bir kişi kendisine yöneltilen mesajı tümüyle rededer tamamen aksi görüş sunarsa tümden redetme çatışması sergilenmiş olur.

5) Ön yargılı çatışma: ya da ben kararımı çoktan verdim: Bu tür çatışmada kişiler belli bir konuda tartışmaya başlamadan önce o konuda bir önyargı, bir peşin hüküm edinmişlerdir. Tartışma sırasında ısrarla bub önyargılarını savunurlar. Tartışma onların başlangıçda sabit olan fikirlerini herhangi bir şekilde etkilemez.

6) Yoğunluk çatışması: ya da Haklısın ama: İki kişinin görüşleri arasında kısmen uyuşma olması halinde yoğunluk çatışması oluşur.

7) Kısmi algılama çatışması: ya da Bunuda mı demiştin: Eğer bir kişi karşısındaki kaynaktan kendisine gönderilen mesajlardan ancak bir kısmını algılar diğerlerini algılamazsa bu durumda kısmi algılama çatışması ortaya çıkar.

8) Alı koyma çatışması: ya da Anlatamadım galiba: Bu çatışmada kişi karşısındaki kaynaktan kendisine gönderilen mesajı tam olarak anlar fakat, üçüncü kişiye tam doğru olarak iletemez. Aktarmayı eksik ya da çarptırarak gerçekleştirir.
KİŞİLER ARASI İLETİŞİM ÇATIŞMALARININ NEDENLERİ

1) Bilişsel: Gördüklerimizi, işittiklerimizi zihnimizde bunlara verdiğimiz anlamları, unuttuklarımızı, hazırladıklarımız, kendimiz ve çevremize ilişkingetirdiğimizkalıp ve düşünceler şemalar kuracağımız iletişimleri büyük ölçüde ettikiler.

2) Algı: Algı duyu organlarının beyinimize ulaşan verilerinin örgütlenmesi, yorumlanması, anlamlandırılması sürecine verilen addır. Algıda oluşacak bir bozukluk iletişim çatışmalarında önemli bir rol oynamaktadır.

3) Duygu: Vücutda gözlenen değişikliklerle tanımlanır. Bireyin içinde bulunduğu duygu durumuna göre iletişimi sağlıklı kurabilir ya da kuramaz. Çünkü duyguları kişiyi olaylara karşı nasıl bakacağını büyük ölçüde belirlemektedir.

4) Bilinç dışı: İnsanların bilinç dışlarında bulunan duygular, çatışmalar, bunlar görünürdeki kişi davranışlarını duygularını düşüncelerini yönlendirir.

5) İhtiyaçlar: İnsanlarla kurulan ilişkilerin ve yaratacağımız çalışmaların niteliğini belirleyen ihtiyaçlarımızdır.

6) İletişim becerisi: İnsanlar iletişim sırasında yaptıkları hataları gösterir, nasıl iletişim kurması konusunda bilgi verirsek, iletişim çatışmalarına girme olasığını önleriz. Uygun eğitim verilmesi halinde kişiler karşılarındaki insanların duygusal durumlarını, içerisinde bulundukları durumları daha iyi anlayabilmektedirler.

7) Kişisel faktörler: Cinsiyet, fiziksel görünüm, tutumlar. Burada iletişime geçilen insanların bulundukları konum büyük önem taşımaktadır. Örneğin görme engelli bir insanla konuşurken ya da bir şey tanıtırken insanlar bu insanlarla herhangi bir göz teması olmadığı için seslerini yükselterek konuşmakta, görme engelli kişinin sağından solundan çekiştirmektedir.

8) Kültürel faktörler: Kurallar, dil, din. İçinde yaşanılan toplumun ortaya koyduğu kurallar büyük iletişim çatışmalarına yol açmaktadır. Görmeyenlerin henüz eğitilmedikleri dönemde hafızlık yaparak geçimlerini sağlarlarmış bu söylence günümüzde eğitiminin son noktasına yaklaşmaş insanlara seslenirken “hafız” diye seslenilmekte ve bir genelleme yapılarak görmeyenin ayırtedici özelliklikleri bir kenara bırakılarak işin sadece dinsel kısımı vurgulanmaktadır.

9) Roller: Grup içinde belli bir pozisyonda bulunan kişilerden beklenen davranışlara rol adı verilir. Mesleki ve sosyal roller olarak ikiye ayrılır.

10) Sosyal ve fiziksel çevre: Farklı ortamlarda olayları farklı algılar farklı tepkilerde bulunuruz.

11) Mesajın niteliği: Kişiler kendilerine ulaşan bir mesajın kabsamına karşı olduklarında sırf bu büzden mesaj gönderenle çatışmaya başlayabilirler. Mesajla mesaj getiren kişiyi birbiriyle karıştırmamalıyız.
İNSAN İLETİŞİMİNDEKİ DÖNEMLER

1) Ana rahmindeki dönem: Doğmadan önceki 40 hafta. Gerek zigot gerekse fetus halindeyken halindeyken bile çocuğun ana karnıydayken çevresiyle iletişimde bulunmaktadır. Bu sırada çocuk, annenin yaşantılarından doğrudan doğruya veya dolaylı olarak etkilenir. Bu dönemde kişi içi iletişimin gelişmemiş hali egemendir.

2) Yeni doğmuşluk dönemi: Doğuştan sonraki ilk 12 haftadır. Çocuk bu devrede donkunma, duyma, görmeyle ilgili uyarıcılara cevap vermeyi öğrenir. Kişi içi iletişimi etkili olarak devam eder ve gelişir.

3) Bebeklik dönemi: 3-24 aylar. Baş, göz, el, gövde, parmak hareketlerinde gelişmeler devam eder. Yirmi dört’üncü ay içinde konuşma yoluyla iletişim başlar.

4) İlk çocukluk dönemi: 2-5’inci yıllar. Bu dönemde bireyler arası iletişim gelişir. Ancak burada daha çok anababa, yakınakrabalarla bu ilişki oluşur.

5) İkinci çocukluk dönemi: 6-18’inci yıllar. Karşı cinsten kimselerle birşeyler ve bireyler arası iletişim gelişir. Ayrıca grupların üyeleriyle iletişim başlar.

6) Yetişkinliğin ilk dönemi: 19-30’uncu yıllar. Bu dönemde her türlü karmaşık iletişim çeşitleri gelişmiştir. Birey içinde değişik roller alma ve çeşitli kurallara uyma zorunluğundadır. Bu dönemde kendinden yukarı yaşlarla iletişim egemendir.

7) Yetişkinliğin orta dönemi: 30-45’inci yıllar. Kendinden küçüklerle ve çocuklarla iletişimin en ileri olduğu dönemdir. Duygulayıcı ve iletici rolünden dah büyük sorumluluklar almaya geçiş dönemidir.

8) Yetişkinliğin son dönemi: 45-60’ıncı yıllar. Bilgi edinme ve öğrenmenin yerine bilgi verme, öğretme, yönetme, yükmetme geçiş yaşanmaktadır. Bireylerin karar verici gruplar halinde içinde bulunduğu dönemdir.

9) Emeklilik dönemi: 65-80’inci yıllar. İktidarı terketme ve karar vericilikten çekilme dönemidir. Hayatın sonuyla ilgili filozofik düşüncelerin geliştirildiği dönemdir. Olayların bütün olarak ele alındığı ve değerlendirildiği dönemdir.

10) Yaşlılık dönemi: 80 yıldan sonrası. Bu dönemde özellikle ilk anılara önem vererek geçmişte olanlar düşünülür.

11) Bu yazımızda iletişim nedir ve iletişim çatışmaları nedir genel hatlarıyla bakmaya çalıştık. Gelecek sayımızda görme engelli ve iletişim başlıklı bir yazıyla kendi dünyamıza daha yakından bakacağız. Sözlerimi bitirirken şunları söylemek istiyorum; karşınızdaki kişi kim olursa olsun, hakkında bir yargıya varmadan onu iyi anlayalım ve çok boyutlu düşünmeyi ihmal etmiyelim. Kısacası karşıdaki insanın ayakkabılarını giyerek birde o taraftan bakalım. İşte o zaman dünyaya ve insanlara bakışmız değişik bir boyut kazanacaktır.

evlilikte iletişim, aile içi iletişim, arkadaşlıklarda iletişim
Evlilikle birlikte kişilerin yaşamlarında bir çok değişiklikler olmaktadır. Evlilik yaşantısıyla bekarlık rollerinden evlilik rollerine geçilmektedir. Aile yaşamının temelini eşler arasındaki etkileşim ve iletişim oluşturmaktadır.Eşler duygusal olarak birbirlerine bağlıdır. Aynı evi paylaşırlar ve alınan kararlarda birlikte sorumluluk alırlar. Doğal olarak evli çiftlerin arasında çeşitli nedenlerle sorumlulukların paylaşılması, çocukların yetiştirilmesi vb. sorunlarda ortaya çıkabilmektedir. Evlilikte ortaya çıkan sorunların yoğunluğu evlilik süresine ve kişilerin kişilik özelliklerine göre farklılıklar göstermektedir. Mutlu eşler birbirleriyle daha çok konuşmaktalar ve iletişim kanallarını açık tutmakta daha fazla çaba göstermektedirler. Mutsuz çiftler ise; birbirleriyle konuşmak için daha az zaman ayırmakta ve aralarında çıkan sorunları çözmek yerine daha çok kaçmayı tercih etmişleridr. Mutsuz çiftlerde oluşan boşanmaların en başta gelen sebebi ise çiftler arasında yetersiz iletişim ve sorunları yerinde çözememek gelmektedir.

Evlilikte iletişim ve evlilik doyumu arasında neden sonuç ilişkisinden daha çok karşılıklı bir ilişki söz konusudur. Evlilik doyumu iletişimi, iletişim de evlilik doyumunu etkilemektedir. Dolaysıyla olabildiği kadar açık bir şekilde birbirilerinin duygularını paylaşmanın, eşlerin duygularının ve şikayetlerinin dinlenmesinin, empatik olmanın yani karşınızdaki insanın duygularını anlamanın, saygılı bir şekilde davranmanın evlilik doyumunu olumlu olarak etkilemektedir.
AİLE İÇİ İLETİŞİM
İki birim arasında birbirine ilişkin mesaj alış-verişi diye tanımlanan iletişimin kurulamaması, duyguların bastırılması ve sorunların çözümlenememesi anlamına gelir ki böyle bir aile ortamı psikolojik açıdan sağlıksızdır. Çocukluğunda sabit ve köklü adetlere göre yetiştirilmiş anababalar, çocukları bir problemle karşılaştıklarında kendi anababalarına takındıkları tutumları benimserler. Bundan daha iyi bir yolu öğrenmeye fırsatları olmadığından kendi anababalarının yapmış oldukları hataları tekrarlarlar. Annebabalarından öğüt işitmiş olanlar kendi çocuklarına da aynı şekilde nasihat etmeye ve onların problerini çözmede bu şekilde yardımcı olmaya eğilimlidirler. Anababaların çocuklarına karşı iletişim biçimlerini gözden geçirdiğimizde anababaların problemi olan çocuklarına karşı davranışları dinlemek değil, konuşmak, öğüt vermek şeklinde olduğnu görmekteyiz. Bu anababalar çocuğu birşeyler söyleme gereği duyarlar. Etkili anababa olmanın amacı anababaların biraz susup dinlemeyi öğrenmeliridir. Kendisinin dinlendiğini hisseden çocuk daha sağlıklı ve kendine güvenli yetişiecektir.
AİLE İÇİ İLETİŞİM VE ARKADAŞLARLA İLETİŞİM

Aileye ilişkin pek çok özellik arkadaşlığı da etkilemektedir. Anababanın varlığı, yokluğu, kardeşlerin cinsiyeti, annenin çalışıp çalışmaması gibi özellikler arkadaşlıkların üzerinde etkili olmaktadır. Ayrıca aile bozulmalarının, aile içi çatışmaların arkadaşlıkları olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Arkadaşlar konusunda anababanın güç uygulayıcı tavrı açıklama yapmamayla birlikte görüldüğü zaman gencin arkadaşlıklarında önemli zedelenmeler görülmekte, yani rededici ve baskıcı anababa tutumları arkadaşlıklara müdahele ettiklerinde sonuç yıkıcı olmaktadır. Çocuklukta ya da gençlik döneminde arkadaşlarınca kabul edilen çocuklar ilerde daha başarılı olmakta ve kendilerine olan güvenleri daha çok olmaktadır. Tabii ki çocuğumuzun seçtiği arkadaşlar hakkında bilgi edinmek en doğal hakkımızdır. Ancak bu bilgi edinme süresince çocuğu ya da genci incitmemeye özen göstermemiz gerekmektedir. Arkadaşlık ederek, ikna ederek yapılan anababa davranışları, çocuğun anababasının isteklerine uyum göstermesine, tehtit ederek ve sevgi esirgeyerek yapılan anababa davranışlarının çocuğun anababasının isteklerine uyum göstermemesine ya da anababa varken isteklere uymasına yokken yine kendi bildiği gibi yapmasına neden olmaktadır.

Arkadaşlık ilişkilerinde sağlıklı bir iletişim kurabilmek için şu durumlar önem taşımaktadır:

Fiziksel yakınlık, fiziksel görünüş, kişisel benzerlik veya tamamlayıcılık, karşılıklı olumlu yaklaşım. Fiziksel yakınlık arkadaşlık kurulabilmesi için gereken şartların başında gelir. Her şeyden önce kişilerin birbirilerini görüp, hissedebilecek, konuşmalarına izin verecek olanakların olabilmesi için belli bir fiziksel yakınlığa ihtiyaç vardır. Fiziksel görünüş ikinci sırada yer almaktadır. Çünkü kişi yeni tanıştığı bir grup insan arasınan ilk olarak görünüşünden hoşlandığı kişilerle arkadaş olmak ister. Kişisel benzerlik arkadaşlığın kurulmasında ve sürdürülmesinde önemli bir unsurdur. Çünkü benzerlik kişiye yaşam tarzının ve düşüncelerinin doğru olduğu izlenimini verir. Karşılaştığı bir problemde kendisi gibi olanların onu daha iyi anlayacağını düşünür. Ama bu durum her zaman olumlu sonuçlar doğurmayabilir.

Kişiler sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri için kesinlikle iletişim kurmaları gereklidir. İletişimi engellenmiş insanlar da daha önceden görülmemiş psiko-patolojik hastalıklar görülmektedir.

Sonuç olarak şunları söylemek istiyorum. Öncelikle yaşadığımızı farketmemiz gerekmektedir. Acaba geri kalan günlerimizi mi tamamlıyoruz yoksa insanlık için bir şeyler yapmak için mi yaşıyoruz. Bu sorulara yanıt vermek öyle düşünüldüğü gibi kolay değil. Örneğin bir deneme yapalım. Şu anda bir şeyler düşünün ve lütfen bü düşünme sırasında okumayı durdurun.

Evet yeniden merhaba. Eğer yanılmıyorsam büyük bir çoğunluğumuz ya geçmişteki güzel bir anı veya hoş olmayan bir anı düşündük. Ya da gelecekte neler yapacağımızı, tatilde nere gideceğimizi, ay sonunu nasıl getireceğimizi düşündük. Ancak şu an ben yaşıyorum ve mutluyum diyebilen kaç kişi oldu bilemiyorum. Eğer dediyseniz ne mutlu size. Çünkü anın tadını çıkarıp bir takım isteklerimizi ertelemeden yaşamak ya da onları bir düzene sokmak kendimizle olan iletişimizi daha sağlıklı kılacak ve hayata bağlılığımızı daha da artıracaktır. Bir sabah kalkınca önce kendinize sonra odanıza daha sonra evdekilere merhaba demeyi esirgemeyin. Sokağa çıktığınızda ağaçlara, ilk karşılaştığınıza merhaba demeyi esirgemeyin. Siz bu cömertliği gösterirseniz inanın o gün sizin için daha çekilir ve yaşanası bir hale gelir.
Bütün güzelliklere kocaman bir merhaba…

Sitemizi 77939 ziyaretçi ziyaret etti



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol